2 Kasım 2010 Salı

Anılar burnumun direğini sızlatıyor..

Yine nereden esti geldi benimki bilmiyorum…Dedemin bir evi vardı..ben altı yaşındaydım,hatta 7 ye adım atıp okula başlayacağım sene taşındılar..Babannemin yürüme durumu baya baya sıkıntıda oluyodu artık…kaloriferli eve geçelim dediler..şansa burada bulunması zor bi ev denk geldi..(konum açısından yani burada pek satılmaz o taraftaki evler..)hem de öyle uçuk bi fiyat değil normal bi fiyata,nehir manzaralı diyelim..çarşı içinde,yeşillik ağaçlık,balkona çıksa içi açılır diye…efendim bu evin karşısında baya büyük bir park var…o parkta her seferinde başka bir arkadaş buluyorum..deli gibi oynuyorum..artık kaymak,sallanmak yetmiyor,altındaki demirlerde akrobatik hareketler yapıyorum,milleti de kendime uyduruyorum…yardırcam kaşı gözü,kovalatacam kendimi analarına… J (böyle anne kovalamacası yaşadım bikez kabustu,bu bambaşka bi konu anlatırım bi gün)neyse bikaç sene geçti böyle,babaannem ilk başlarda yavaş da olsa yürüyordu,fakat sonra iyiden iyiye yatmaya başladı,gece dedem bakıyor,yalnız haftada bir gece babannemin bağırsak problemiyle ilgili bi yardımcı lazım,annem de her gün gelmeye çalışıyor fakat kardeşim daha minicik..anneannemin mahallesinde temizliğe falan gelen bi hatun var,onu devamlı olarak aldık artık yardımcı..kızı da benimle yaşıt olduğunu iddia ederdi ama tahminen 2-3 sene sınıfta kaldığı için öyle diyodu,aynı sınıfa mı ne gidiyoruz diyodu..neyse bizimkiler ona uyarım korkusuyla pek takılmayalım isteseler de ben her fırsatta onun da gelmesini istiyorum..telefon edip annesi kalmaya geleceği gece,başka bi arkadaşı arar gibi,”ya ben de babannemlerdeyim” deyip ayar çekiyorum..o da geliyo.. J biz parka gidiyoruz..güya kardeşmişiz,çok zenginiz,dadımızı hiç sevmiyoruz,banyo camından kaçıp geldik diye millete palavralar atıp acayip eğleniyoruz…neyse böyle çok renkli günler geçiriyordum orada..stadyuma yakın olduğu için bütün milli bayramlarda orada kalırdım havayi fişek gösterisini izlerim,fener alayına da kolay çıkılıyo caddeye die,babam bi tetris almıştı yazın gidip birer hafta kalırdım orada onunla oynardım,parka giderdim,Nilüfer ablam vardı bi de,Çorludan akrabamız üniversitenin ilk senesi orda kalmıştı,beni sinemaya götüren ilk kişi,müzik seti vardı kasetlerini dinlerdim,halamlar geldi mi hele ki ohh bayram havası eserdi sanki o evde gülüş cümbüş,sevdiklerim…çoğunlukla h.sonu bigün de kalırdım,çünkü onları çok seviyordum..ben bu konuda çok şanslı bir çocuk olduğumu düşünüyorum..Babaannem,dedelerim ve anneannem hepsinin elinden yemişimdir,hepsi bana bakmış,bütün sevgisini vermiştir,çok şükür bunu tadabildim..Bunca güzel anıyla beraber ben o evi düşündükçe burnumun direği sızlayıp hafif göz yaşarması ile beraber bi tebessüm oluşur ben de..1996 yılında annemin babası olan dedemi kaybetmemin ardından 1999’da babaannemi kaybettim,hiç ummadığım anda 2001 yılında pankreas kanserinden anneannemi (dedem ve anneannem gerçekten çok gençti..57 ve 59 yaşlarında) kaybettim..Dedem o kadar yalnız kaldığına üzülüyodu ki 2003 yılında üniversiteye başlayınca orada yaşamaya başladım..2006 yılında yarım saat önce sapasağlam olan dedemi kalp krizinden kaybettim..çok yıkıldım babamı kaybetmiş gibi acıyodu içim sanki…ama anladım ki ve 2009 dan beri hala anlıyorum ki..öyle değilmiş baba acısı…kısacak ömrüme en sevdiklerimden 5 kayıp sığınca,güzel anılar hep buruklukla hatırlandı..maalesef yenilerinde de eksikliğin verdiği burukluk olarak ekleniyor..
Hayatın içine kendin istemesen de şundan da konuluyor işte..umarım elimde kalan en sevdiklerimle bunları çok geç ve sıralı yaşarım..Aksi benim dünyadaki en büyük korkum oldu çünkü..ev noldu derseniz,babamın halası aldı,ne zaman oraya gitsem ve kalsam ben o hayallerde herkes yanımdaymış gibi huzurla kalıyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder